24 Temmuz 2007 Salı

Stratus


Stratus'ler, Cumulus tarzı pamuk görünümlü bulutların aksine, çarşaf gibi tüm gökyüzünü kaplarlar. Londra gibi yağmurun çok görüldüğü şehirlerde ve kış aylarında İstanbul'da sık sık görülür. Gökyüzüne baktığımızda gri rengiyle neredeyse tüm şehri kaplayan ve bize sıkıntılı bir görünüm veren bulut türü, yukarıdaki fotoğraftan da tanıyacağınız Stratus'tür. Bizlere yağmurlu ve düşük görüşlü bir ortam bırakırlar.
Stratus'ün dışında, genel olarak bilinen ve sıkça görünen bulut türleri arasında Cumulus'ler bulunur. Bunlar da Cumulunimbus'ların ufak olanlarıdır. Onlar gökyüzünün koyunlarıdırlar. Daha çok ufak pamuk parçacıklarına benzerler. Uçuş için çok tehlikeli değillerdir. Ama yine de altından ve üstünden geçerken türbülansa karşı dikkatli olmak gerekir.

20 Temmuz 2007 Cuma

Cumulonimbus Castellanus




Adlarından da anlaşılacağı gibi(!) yada anlaşılamayacağı gibi bunlar latin kökenli bulut isimleri. Burada şunu hatırlatmak istiyorum, bu tür isimlere sık sık rastlamamız tüm bu bilimsel şeyleri romalılar mı bulmuş diye bir yanılgıya düşürmesin. Aksine onların isimlerini verdiği birçok şey aslında Ortaasya'da yada Çin'de yaşamış o zamanın bilim adamları tarafından keşfedilmiştir. Ama biz Asya'lılar savaşmakla o kadar meşgul olmuşuz ki bu bilgileri çok iyi arşivleyememiş Avrupa'lılara kaptırmışız. Günümüzde bulunduğumuz çağda ise tüm bilgiler Avrupa kökenli olduğu için onların koyduğu isimleri kullanıyoruz. Taaki kendi tarihimizi keşfedene kadar da bu böyle devam edeceğe benziyor.


Evet arkadaşlar, bu garip isimler bulut adları. Sizleri hemen korkutmasın, kimse ezbere bilmek zorunda değil. Ama ilgi alanınızı giriyorsa arkadaşlarınıza hava atmak için oturup ezberleyebilrsiniz. Benim en sevdiğim bulut Cumulonimbus..


Genellikle yaz aylarında şimşekli, gökgürültülü bir yağmur öncesinde, kafanızı kaldırıp yukarıda aynen popcorn yada pofuduk bir pamuk yumağı şeklinde bir bulut görürseniz, bilinki onlar Cumulonimbus'tur.


Havanın sıcaklığı ile buharlaşan su kütlelerinin oluşturduğu, yukarı doğru oluşum gösteren bulut çeşididir. Gerçekten de eğer en üst noktalarına bakarsanız onların nasıl fokurdayarak yukarı doğru büyüdüğünü görebilirsiniz. Görünüşlerinin aksine havacılıktaki en tehlikeli bulutlardır. İçlerinde büyük oranda elektirik ve buz bulundururlar. İçine giren bir uçağın tek parça çıkması biraz zordur. Uçuş eğitimi aldığım yerdeki özel jetlerden biri yanlışlıkla içine girmiş ve uçağın burnu parçalanmıştı. Bunu gördükten sonra okuduklarımın ciddi olduğunu anlamıştım. Sizler de inanın bana, böyle bir bulutun içinden geçmek istemezsiniz. İçlerinde basketbol topu büyüklüğünde buz parçacıkları, yukarı ve aşağı doğru hızla hareket eden hava akımları ve bu akımların birbirine sürtünmeleriyle oluşturduğu elektriklenmeler, böyle bir bulutu gördüğünüzde etrafından dolaşmanız gerektiğinin işaretcileridir. Bu bulut, hava radarında kıpkırmızı görünür. Ayrıca görüşü de düşürür. Bunun dışında seyretmesi nefis, birçok hikayeye konu olmuş müthiş bir buluttur. Böyle bir bulut görürseniz bilinki altında yağmur ve şimşek olacaktır. Eğer altında değil iseniz, size bol bol keyifli seyirler diliyorum.

Atmosfer

Dünyamızı kaplayan ve %78 Nitrojen(N2), &21 Oksijen(O2) ve %1 Karbondiyoksit(CO2) ve diğer bazı gazlardan oluşan tabakaya atmosfer diyoruz. Öncelikle bizim yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz oksijen ve ısının, atmosferin alt tabakalarında uygun şekilde bulunduğunu bilmekte fayda var. Yani yükseklik arttıkça ısı, basınç ve oksijen yoğunluğu düşer. Bunun sonucu olarak sürtünme de azalır. Böylece uçaklar daha az güç üreterek aynı hızlarda uçabilirler. Bu da yakıttan tasarruf anlamına gelir. Ama ne var ki insanlar yüksek irtifada yaşamaya uygun olarak yaratılmamışlardır. Her 330mt'de (1000ft) 2 derece kadar düşen hava sıcaklığı bir yana, oksijen yoğunluğu da düşmektedir. Ama hani oksijen %21 oranındaydı.. Evet öyle ama yukarı irtifalarda bu oran sabit kalsa da basınç az olduğu için oksijen molekülleri ayrık bir biçimde bulunur. Yani bir bardağın içinde deniz seviyesinde 10birim oksijen molekülü olduğunu varsayalım. Aynı bardak 20.000ft yüksekliğe çıktığında içindeki oksijen molekülü sayısı 5'e düşmüş olur. Yani insanın nefes alması için gerekli olandan daha az bir yoğunluktadır. Bu da yaşam şansını ortadan kaldırır. Yerden yaklaşık 10.000ft yani 3300mt yukarıda etkisini göstermeye başlayan bu olay, daha yukarılara çıkıldıkça etkisni arttırır. Aşağılarda insana 30dk kadar yaşama süresi verirken 30.000ft gibi çok yüksek irtifalarda (yolcu uçakları genelde bu irtifalarda uçarlar) 30saniye gibi kısa bir süre içinde oksijen yetmezliğinden ölüme neden olur. Bunun adı da tıpta "Hypoxia"dır.
Peki ya bu yolcu uçakları nasıl o yükseklikte insan taşıyorlar.. Hepiniz uçak havalanmadan önce hosteslerin, "eğer kabin basıncı düşerse yukarıdan düşecek olan oksijen maskelerini takınız" anonsunu hatırlıyorsunuz değil mi? İşte uçaklar, havada kaldıkları süre içerisinde içleri basınçla doldurulmuş bir şekilde uçarlar. Kabinlerin hava kaçırmayan yapıları sayesinde içeri giren hava sıkıştırılmış ve böylece iç basınç artmış olur. Basınç azlığından ayrışmış oksijen molekülleri ise uçak içerisinde, dış atmosferin aksine nefes almamız için uygun yoğunlukta olurlar. Bizlerde böylece rahatlıkla seyahat edebiliriz.
Ayrıca dış havanın -40/-50 derelere düştüğü bu ortamda, ısıtılarak yolcu kabinlerine verilmesi ile de yer seviyesindeki yaşam koşulları sağlanmış olur.

Bu arada..


Hava taşıtlarıın uçarken maruz kaldığı 4 kuvvet:


1 Kaldırma (lift)


2 İtme/Güç (thrust)


3 Sürtünme (drag)


4 Ağırlık (weight)




Uçuş sırasında Aerodinamik olarak işte bu dört kuvvet oluşur. Manevralar sırasında dengeleri bozulur, eşitlik olmaz ama düz, sabit bir uçuşta bu dört kuvvet de birbirine eşittir.




Pervaneler

Pervaneli motorlar nasıl güç üretir? Bugünkü konumuz bu. Geçmiş yazıların birinde jet motorun nasıl havayı içine alıp sıkıştırarak ve yakarak ittiğini ve itiş güç ürettiğini anlatmıştım. Pervaneli motorlar ise bunun tam tersine motorların uçlarına bağlı olan pervanelerin dönerek havayı kendine çekmesi ile çekiş gücü üretir.
Pervanelerin yapısı aynen kanatlara benzer. Bu kanat şeklindeki pervane palleri motor gücü ile döndükçe hava akımını türbişon gibi kendine doğru çeker. Daha basit bir dille anlatmak gerekirse aynen yüzerken atılan kulaçlar gibi pervane palleri de havayı kulaçlayarak uçağı ileriye doğru çekerler. Böylece uçak kaldırma kuvveti için gerekli olan hızı kazanmış olur.

19 Temmuz 2007 Perşembe

Ses Dalgaları


Hepiniz biryerlerde uçuş halinde olan bir savaş uçağının etrafında konik bir bulut tabakasının göründüğü bir fotoğrafa rastlamıştır sanırım. Aynen üstte koyduğum fotoğraftaki gibi. Bunun ne olduğunu uzun uzun düşünüp durmuşsunuzdur. Bende bilmeden önce acaba bulut tabakası mı yoksa uçakta yangın mı çıkmış falan diye düşünüp duruyordum. Taaki o halkanın ses dalgası olduğunu öğrenene kadar..

Uçaklar ses hızından düşük hızlarda uçarken burunlarının önündeki hava zerreciklerini iterek uçarlar. Yani havayı yarıp molekülleri iterler. Ama ses hızına yaklaştıkça bu hava zerrecikleri uçağın ön kısmında yüksek bir basınçla birikme yapmaya başlar. Uçak tam ses hızını aştığı anda ise büyük bir enerji açığa çıkararak konik bir bulut görünümü alır ve uçak ses hızından yukarı hızlara ulaştıkça arkaya doğru çekilme yapar. Bu hıza MACH hızı denir. Deniz seviyesinde yaklaşık olarak 1200km/saat'tir. Alçak irtifalarda sağırlık yapabilecek bir patlama ile ortaya çıkar ve hatta ev camlarını kırabilir. Hatta birkere İstanbul'da alçak geçen bir savaş uçağı yüzünden bomba patlatıldığı sanılmıştı. Yani büyük bir enerjinin açığa çıkması sırasında büyük bir patlama gerçekleşir. İşte ses dalgaları bunlardır.

Havadaki İzler


Hava açık ve bulutsuzken kafanızı kaldırıp yukarı baktığınızda gökyüzünde boylu boyunca uzamış izler görürsünüz. Bunlar uçakların arkalarında bıraktığı sirrus bulutlarına benzeyen izlerdir. Dikkatli bakarsanız genelde 2, yada 4 adet görürsünüz. Peki bunların nasıl meydana geldiğini hiç merak ettiniz mi?

Bu izler uçak motorlarından çıkan egzos gazlarının içindeki su moleküllerinin yukarı irtifalarda hava sıcaklığının sıfırın altında olması nedeni ile donup oluşturduğu bulut kütleleridir. Egzos gazı, içerdiği bir miktar su molekülünü soğuk ortamda saklayamaz ve bu sular donarak böyle bir görüntü oluşmasını sağlar. Eğer 4 motorlu bir uçaksa (örneğin A340) arkada 4 tane ayrı iz görürüz. Bazen de bu izler rüzgarın etkisiyle dağılır veya birbirine geçer.